8 Şubat 2014 Cumartesi

ANTALYA Deyince...



Anne tarafından Antalya’lı olduğumdan, ilkokula başladığım yıllardan beri düzenli olarak Antalya’ya giderim. O zamanlar bu kadar sık uçak seferi de olmadığından daha çok otobüsle yolculuk yapardık. Yolumuz, Eskişehir, Kütahya, Afyon ve Burdur’dan geçer ve orada yaşanan gece ayazından sonra Antalya’nın sıcak ve nemli havası başta içimizi ısıtsa da bana hep dayanılmaz gelirdi.

Kaleiçi'nden Yat Limanı Görüntüsü...
Mermerli'den Yat Limanı
Antalya denildiğinde benim aklıma denizden çok, özellikle nisan ayında mis gibi kokan portakal çiçekleri ve yaz başında şehri kaplayan yasemin kokusu gelir. Ne zaman Antalya adını duysam hala burnumda o muhteşem kokuyu ve yine o dönemden kalan semaverde yapılan çayın kokusunu hissederim.

Semaverde çay içmek...
Antalya’nın Kaleiçi denilen bölgesi en eski ve tarihi semtlerinden biri. Benim içinse, annemin doğduğu ve çocukluğunu geçirdiği evin de burada olması açısından büyük bir önem taşıyor. Şimdilerde Kaleiçi’ndeki çoğu tarihi ev; restoran, halıcı ya da hediyelik eşya satan dükkan olarak hizmet veriyor. Bir dönem bizim ailemize ait olan ev de aynı kaderi paylaşmış ve biz sattıktan sonra birkaç kez el değiştirip şimdi büyük bir halıcı ve hediyelik eşya satan dükkan olarak hizmet veriyor. Her gittiğimde küçük bir Kaleiçi turu atıp tarihi sokaklarında dolaşmak bana mutluluk verir. Hele ki yanımda, buraların tarihini bilen aile büyüklerinden biri varsa, binaların dili olsa da anlatsa dercesine hikayelerini onların ağzından defalarca dinlemekten hiç sıkılmam. Kaleiçi’nden birkaç noktadaki  yüksek basamaklarla indiğimizde meşhur Yat Limanı’na ulaşıyoruz. Kaleiçi'nde Mermerli denilen ve bir restoran-kafenin bulunduğu bölgeden yat limanının ve Antalya falezlerinin görüntüsü görülmeye değer doğrusu. İsterseniz yat limanından kalkan tekne turlarıyla falezleri denizden de görebilirsiniz. 

Kaleiçi Sokakları

Kaleiçi'ndeki Ev...
 
Yat Limanı ve uzaktan Yivli Minare


Kaleiçi Bölgesi’ne birkaç giriş var; ama bunların en bilinenleri, Karaalioğlu Parkı’nın içindeki Hıdırlık Kapısı, Antalyalıların "Üç Kapılar" olarak adlandırdıkları Roma İmparatoru Hadrianus'un 130 yılında Antalya'ya gelmesi şerefine inşa edilen Hadrian Kapısı  ve belki Antalya’nın eski merkezi ve çarşısı diyebileceğimiz Kalekapısı... 


Hadrian Kapısı - Üç Kapılar

Hıdırlık
Kalekapısı demişken, buraya açılan Kazım Özalp Caddesi üzerindeki , her gittiğimde yemekten büyük zevk aldığım ve kuruluşu 1885’lere dayanan Topçular’ın köftesini tavsiye etmeden geçmeyeyim. Kuzu ve keçi etinin karışımından yapılan şiş köftenin yanında sunulan tahinli piyaz ise bir harika. Yemeğin sonunda da eski adıyla arap kadayıfı, yeni adıyla yassı kadayıf denen hamurlu tatlıdan yemeyi de ihmal etmeyin. Bir de Antalya’nın yanıksı dondurmasını yemeden şehirden ayrılmayın. En orjinali Ali Çetinkaya Caddesi üzerindeki Akdeniz Pastanesi’nde yapılan yanıksı donduma, Nur Pastanesi’nin şehrin çeşitli yerlerindeki şubelerinde de satılıyor. Sütü sevmediğimden, başlangıçta pek hoşuma gitmeyen bu tat konusundaki fikrimi zamanla değiştirdim. Antalya’ya özgü bir tat olduğundan denemeye değer derim. Son olarak, falezlerin üstünde harika bir manzarada balık yemek isterseniz de nostaljik tramvay hattındaki Işıklar Caddesi'nin sonundaki durağın hemen yakınındaki Lara Balık Evi benim favorilerimden. 

Lara Balık Evi
Bu ufak yeme-içme bilgilendirmesinden sonra, gelelim görülmesi gereken yerlere... Kalekapısı’nda neredeyse Antalya’nın sembolü haline gelen Yivli Minare ve Saat Kulesi bunlardan en önemlileri. Yivli Minare’nin de içinde bulunduğu külliyede, Yivli Cami, Gıyaseddin Keyhüsrev Medresesi, Selçuklu Medresesi, Mevlevihane, Zincirkıran Türbesi ve Nigar Hatun Türbesi de yer alıyor. Yivli Minare’ye, üzerinde bulunan 8 yivden dolayı bu ad verilmiş ve 13. yüzyıl Selçuklu döneminden kalma Minare, Antalya’daki ilk islam eserlerindenmiş. Günümüzde ise güzel sanatlar galerisi olarak kullanılıyor. Yine Kalekapısı’nda yer alan Tarihi Saat Kulesi de 1901de 2.Abdülhamit şerefine yaptırılmış.

Antalya’nın tarihi mekanlarından biri de Karaalioğlu Parkı. Burası 40lı yıllarda daha sonra İstanbul’da da belediye başkanlığı yapmış dönemin Antalya Valisi Haşim İşçan tarafından yaptırılmış. Hala da düzenli, geniş ve ağaçlı yolları, falezlerin üzerinden denize doğru uzanan 3 büyük balkonu anımsatan miradoruyla gerçekten Akdeniz şehrinde olduğumuzu hatırlatmaya çalışıyor sanki.. 


Saat Kulesi
Yivli Minare ve Saat Kulesi
Park demişken, hemen Karaalioğlu Parkı’nın girişindeki Atatürk Evi ve Müzesi de şehrin tarihi yapılarından. Bir dönem valilik binası olarak kullanılan ve 1930da Atatürk'ün Antalya'yı ziyaret edeceği haberi üzerine Antalyalıların birkaç günde içini temizleyip döşeyerek, Atatürk'e hediye ettikleri  Atatürk Evi, iki katlı, taş bir yapı ve 1986’dan beri müze olarak hizmet veriyor ve ücretsiz gezilebiliyor.

Atatürk Evi

Atatürk Evi

Atatürk Evi
Yıllar önce narenciye bahçelerinin şimdilerde ise bir Türkiye klasiği olan yüksek apartmanların bulunduğu Zerdalilik semti ile Konyaaltı Caddesinin sonundaki Antalya Şehir Müzesi’ne kadar uzanan hat boyunca hizmet veren nostaljik tramvaya binip, eski şehrin kapılarından geçerek Müze’ye ulaşablirsiniz. Antalya Müzesi mutlaka görülmesini tavsiye edeceğim bir yer. Her yarım saatte bir kalkan nostaljik tramvay, tahta koltukları ve klimasız ortamıyla gerçekten nostaljik:) Bir de sonradan yapılan ve şehrin daha iç bölgelerinden geçen tramvay var ama tarihi şehirde dolaşmak için nostaljik tramvayı kullanmak güzel bir alternatif.

 
Nostaljik Tramvay
Antalya Müzesi
Eskiden sıcaktan bunalan Antalyalıların yaylaya çıkmaya alternatif olarak, kurulan obalarda yazı geçirdikleri, şehrin batısındaki Konyaaltı ve şehrin doğusundaki Lara plajları ise şimdilerde halka açık büyük birer plaj olarak hizmet veriyor. Antalyalıların “Varyant” dedikleri ve nostaljik tramvayın son durağı olan Müze’nin biraz ilerisinde başlayan yoldan inerek ulaşılan Konyaaltı’nın çakıllı plajına karşı, Lara’daki plaj ise kumluk. Her iki plajda da şezlongları, şemsiyeleri belli bir ücret ödeyerek kiralayabiliyor ve yine bir ücret karşılığı duşlardan faydalanabiliyorsunuz. İsterseniz yemek içmek için de plaj boyunca hizmet veren birçok kafe ve restoranı kullanabilirsiniz. Bu arada Konyaaltı Plajı, ne yazık ki hemen yakınındaki Antalya Limanı’nın etkisinden  olsa gerek, dönem dönem sahile vuran ve çakıllara bulaşan zift yüzünden problem yaşanan bir plaj. Denize girmek dışında plajlarda vakit geçirmek yerine  Akdeniz’i falezlerin üstünden seyretmek çok daha güzel kanımca...

Lara Plajı
Kısacası, Antalya benim gözümde, birbirinden lüks herşey dahil otellerinde tatil yapılan bir büyükşehirden çok, çocukluğumun tatil anılarını barındıran, aralıklı ama düzenli ziyaretlerim sonucunda da gelişimine birebir tanık olduğum, kendimi %50 hemşehrisi saydığım güzel bir Akdeniz şehri.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder