Anne tarafından Antalya’lı olduğumdan, ilkokula başladığım
yıllardan beri düzenli olarak Antalya’ya giderim. O zamanlar bu kadar sık uçak
seferi de olmadığından daha çok otobüsle yolculuk yapardık. Yolumuz, Eskişehir,
Kütahya, Afyon ve Burdur’dan geçer ve orada yaşanan gece ayazından sonra
Antalya’nın sıcak ve nemli havası başta içimizi ısıtsa da bana hep dayanılmaz
gelirdi.
|
Kaleiçi'nden Yat Limanı Görüntüsü... |
|
Mermerli'den Yat Limanı |
Antalya denildiğinde benim aklıma denizden çok, özellikle
nisan ayında mis gibi kokan portakal çiçekleri ve yaz başında şehri kaplayan yasemin kokusu gelir. Ne zaman Antalya adını duysam
hala burnumda o muhteşem kokuyu ve yine o dönemden kalan semaverde yapılan çayın kokusunu hissederim.
|
Semaverde çay içmek... |
Antalya’nın Kaleiçi denilen
bölgesi en eski ve tarihi semtlerinden biri. Benim içinse, annemin doğduğu ve
çocukluğunu geçirdiği evin de burada olması açısından büyük bir önem taşıyor.
Şimdilerde Kaleiçi’ndeki çoğu tarihi ev; restoran, halıcı ya da hediyelik eşya
satan dükkan olarak hizmet veriyor. Bir dönem bizim ailemize ait olan ev de
aynı kaderi paylaşmış ve biz sattıktan sonra birkaç kez el değiştirip şimdi
büyük bir halıcı ve hediyelik eşya satan dükkan olarak hizmet veriyor. Her gittiğimde
küçük bir Kaleiçi turu atıp tarihi sokaklarında dolaşmak bana mutluluk verir.
Hele ki yanımda, buraların tarihini bilen aile büyüklerinden biri varsa,
binaların dili olsa da anlatsa dercesine hikayelerini onların ağzından defalarca
dinlemekten hiç sıkılmam. Kaleiçi’nden
birkaç noktadaki yüksek basamaklarla indiğimizde
meşhur Yat Limanı’na ulaşıyoruz. Kaleiçi'nde Mermerli denilen ve bir restoran-kafenin bulunduğu bölgeden yat limanının ve Antalya falezlerinin görüntüsü görülmeye değer doğrusu.
İsterseniz yat limanından kalkan tekne turlarıyla falezleri denizden de görebilirsiniz.
|
Kaleiçi Sokakları |
|
Kaleiçi'ndeki Ev... |
|
Yat Limanı ve uzaktan Yivli Minare |
Kaleiçi Bölgesi’ne birkaç giriş var; ama bunların en
bilinenleri, Karaalioğlu Parkı’nın içindeki Hıdırlık
Kapısı, Antalyalıların "Üç Kapılar" olarak adlandırdıkları Roma
İmparatoru Hadrianus'un 130 yılında Antalya'ya gelmesi şerefine inşa edilen Hadrian Kapısı ve belki Antalya’nın eski merkezi ve çarşısı
diyebileceğimiz Kalekapısı...
|
Hadrian Kapısı - Üç Kapılar |
|
Hıdırlık |
Kalekapısı demişken, buraya açılan Kazım Özalp Caddesi
üzerindeki , her gittiğimde yemekten büyük zevk aldığım ve kuruluşu 1885’lere
dayanan Topçular’ın köftesini tavsiye etmeden geçmeyeyim. Kuzu ve keçi etinin
karışımından yapılan şiş köftenin yanında sunulan tahinli piyaz ise bir harika.
Yemeğin sonunda da eski adıyla arap kadayıfı, yeni adıyla yassı kadayıf denen
hamurlu tatlıdan yemeyi de ihmal etmeyin. Bir de Antalya’nın yanıksı dondurmasını yemeden şehirden
ayrılmayın. En orjinali Ali Çetinkaya Caddesi üzerindeki Akdeniz Pastanesi’nde
yapılan yanıksı donduma, Nur Pastanesi’nin şehrin çeşitli yerlerindeki
şubelerinde de satılıyor. Sütü sevmediğimden, başlangıçta pek hoşuma gitmeyen
bu tat konusundaki fikrimi zamanla değiştirdim. Antalya’ya özgü bir tat
olduğundan denemeye değer derim. Son olarak, falezlerin üstünde harika bir
manzarada balık yemek isterseniz de nostaljik tramvay hattındaki Işıklar Caddesi'nin
sonundaki durağın hemen yakınındaki Lara Balık Evi benim favorilerimden.
|
Lara Balık Evi |
Bu ufak yeme-içme bilgilendirmesinden sonra, gelelim görülmesi
gereken yerlere... Kalekapısı’nda neredeyse Antalya’nın sembolü haline gelen Yivli Minare ve Saat Kulesi bunlardan en önemlileri. Yivli Minare’nin de içinde
bulunduğu külliyede, Yivli Cami, Gıyaseddin
Keyhüsrev Medresesi, Selçuklu
Medresesi, Mevlevihane, Zincirkıran Türbesi ve Nigar Hatun Türbesi de yer alıyor. Yivli Minare’ye, üzerinde bulunan 8
yivden dolayı bu ad verilmiş ve 13. yüzyıl Selçuklu döneminden kalma Minare, Antalya’daki ilk islam eserlerindenmiş. Günümüzde ise güzel sanatlar
galerisi olarak kullanılıyor. Yine Kalekapısı’nda
yer alan Tarihi Saat Kulesi de 1901de
2.Abdülhamit şerefine yaptırılmış.
Antalya’nın tarihi mekanlarından biri de Karaalioğlu Parkı. Burası 40lı yıllarda
daha sonra İstanbul’da da belediye başkanlığı yapmış dönemin Antalya Valisi Haşim İşçan tarafından yaptırılmış. Hala da düzenli, geniş ve ağaçlı yolları, falezlerin üzerinden denize doğru uzanan 3 büyük balkonu
anımsatan miradoruyla gerçekten
Akdeniz şehrinde olduğumuzu hatırlatmaya çalışıyor sanki..
|
Saat Kulesi |
|
Yivli Minare ve Saat Kulesi |
Park demişken, hemen Karaalioğlu
Parkı’nın girişindeki Atatürk Evi ve
Müzesi de şehrin tarihi yapılarından. Bir dönem valilik binası olarak
kullanılan ve 1930da Atatürk'ün Antalya'yı ziyaret edeceği haberi üzerine
Antalyalıların birkaç günde içini temizleyip döşeyerek, Atatürk'e hediye
ettikleri Atatürk Evi, iki katlı, taş
bir yapı ve 1986’dan beri müze olarak hizmet veriyor ve ücretsiz gezilebiliyor.
|
Atatürk Evi |
|
Atatürk Evi |
|
Atatürk Evi |
Yıllar önce narenciye bahçelerinin şimdilerde ise bir
Türkiye klasiği olan yüksek apartmanların bulunduğu Zerdalilik semti ile Konyaaltı Caddesinin sonundaki Antalya Şehir
Müzesi’ne kadar uzanan hat boyunca hizmet veren nostaljik tramvaya binip, eski
şehrin kapılarından geçerek Müze’ye
ulaşablirsiniz. Antalya Müzesi
mutlaka görülmesini tavsiye edeceğim bir yer. Her yarım saatte bir kalkan
nostaljik tramvay, tahta koltukları ve klimasız ortamıyla gerçekten nostaljik:) Bir de sonradan
yapılan ve şehrin daha iç bölgelerinden geçen tramvay var ama tarihi şehirde
dolaşmak için nostaljik tramvayı kullanmak güzel bir alternatif.
|
Nostaljik Tramvay |
|
Antalya Müzesi |
Eskiden sıcaktan bunalan Antalyalıların yaylaya çıkmaya
alternatif olarak, kurulan obalarda yazı geçirdikleri, şehrin batısındaki Konyaaltı ve şehrin doğusundaki Lara plajları ise şimdilerde halka açık
büyük birer plaj olarak hizmet veriyor. Antalyalıların “Varyant” dedikleri ve nostaljik tramvayın son durağı olan Müze’nin
biraz ilerisinde başlayan yoldan inerek ulaşılan Konyaaltı’nın çakıllı plajına karşı, Lara’daki plaj ise kumluk. Her iki plajda da şezlongları,
şemsiyeleri belli bir ücret ödeyerek kiralayabiliyor ve yine bir ücret
karşılığı duşlardan faydalanabiliyorsunuz. İsterseniz yemek içmek için de plaj
boyunca hizmet veren birçok kafe ve restoranı kullanabilirsiniz. Bu arada Konyaaltı Plajı, ne yazık ki hemen
yakınındaki Antalya Limanı’nın
etkisinden olsa gerek, dönem dönem sahile
vuran ve çakıllara bulaşan zift yüzünden problem yaşanan bir plaj. Denize
girmek dışında plajlarda vakit geçirmek yerine Akdeniz’i falezlerin üstünden seyretmek çok
daha güzel kanımca...
|
Lara Plajı |
Kısacası, Antalya benim gözümde, birbirinden lüks herşey
dahil otellerinde tatil yapılan bir büyükşehirden çok, çocukluğumun tatil
anılarını barındıran, aralıklı ama düzenli ziyaretlerim sonucunda da gelişimine
birebir tanık olduğum, kendimi %50 hemşehrisi saydığım güzel bir Akdeniz şehri.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder